30 Mayıs 2014 Cuma

HAMİLELİKTE CİNSELLİK



HAMİLELİKTE CİNSELLİK

Çoğunlukla evliliklerde karı-koca aralarındaki çatışmaları çözemediklerinde birbirlerinden uzak durarak birbirlerini cezalandırırlar. Bir diğer deyişle, cinsellikten uzaklaşmak belki de bir evlilik için en korkutucu olan davranış türüdür.

Kadınlar özellikle kendilerinin aldattığını düşündüğü, ve böyle bir beklentiye girdiği bu dönemde de eşini yine cinsellikten uzak bir tavır sergileyerek cezalandırabilir. Bu davranışın altında yatan düşünce aslında eşinin kendisine daha çok ilgi göstermesini sağlamaktır. Evliliklerin sarsıntı yaşadığı ve erkeğin dışarıya yöneldiği dönemin hamilelik dönemi olduğu da ilginç bir gerçek olarak ortada . Yapılan araştırma sonuçlarına göre gerçekten de erkekler, eşlerinin hamileliklerinde evden uzaklaşabiliyor ve eşler arasında ciddi sorunlar yaşanabiliyor.

Anne Adayının Eşinden Uzaklaşmasının Asıl Sebepleri
• Erkeğin fiziksel görünümünde herhangi bir değişikliğin olmaması,
• Erkeğin kadına göre daha rahat hareket edebilmesi,
• Kadının erkeğin yanında kendini yetersiz ve ağır hissetmesi,
• Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde kadının ağırlaşması,
• Çirkinleştiğini düşünmesi,
• Hareket kabiliyetinin zayıflaması ve azalması,
• Eşinin kendisini eskisi kadar beğenmeyeceği düşüncesine kapılması,
• Yaşadığı sıkıntılara eşinin neden olması ve onun bu sıkıntıların hiçbirini yaşamadığını düşünmesi,
• Bebeğine iyi bir anne olmaya çalışacağına inanırken eşinin duyguları konusunda endişeye kapılması gibi nedenlerle de anne adayı eşine ve cinselliğe karşı tepkili ve mesafeli davranabilir.

Hamilelik döneminde anne adayı, hem hormonal faaliyetler nedeniyle hem de karnındaki çocuğunun zarar göreceği endişesiyle cinselliğe karşı ilgisini kaybedebilir ya da tamamen soğuyabilir
Gebelik ilerledikçe kadınların tensel temas ihtiyaçları ağırlıklı olarak ortaya çıkar. Cinsel istekten ziyade şefkat, ilgi, sevgi görmek gibi ihtiyaçlar ön plandadır. Erkekler bunu cinsel istek gibi algılayabilir; oysaki çoğu kadın bu dönemde cinselliği kendi istediklerinde yaşamayı dilerler, buna saygı gösterilmesi önemlidir.
                             







29 Mayıs 2014 Perşembe

Gebelikte Sigara



Sigara bağımlılığı olan kadınların yüzde 50-70’i hamilelikleri esnasında sigara kullanımını sürdürüyor. Bu da gebelikte sigara kullanımının ciddi bir halk sağlığı problemi olduğunun göstergesi olarak nitelendiriliyor.

Sigaranın bebek üzerindeki bu olumsuz etkileri şunlar

Erken doğum eylemine neden olur. Zamanında gebelik haftası 38 - 40 hafta olarak kabul edilir. 38 haftadan çok daha önce doğumun gerçekleşmesine neden olur.
 Doğum eylemi esnasında açılması gereken su kesesinin olması gereken zamandan çok önce açılması, bebeğin gelişimini tamamlamadan doğum yoluna girmesine neden olur.
Sigara bebeğe giden kandaki oksijen ve besin maddelerinde azalmaya neden olarak, anne karnında bebeğin gelişiminin geri kalmasına neden olmasıdır.
 Tansiyon yükselmesi, idrarda protein çıkması, vücutta aşırı ödem, görme bulanıklığı ile giden gebelik zehirlenmesi tablosudur. Anne ve bebek hayatı için risk söz konusudur.
 Nikotinin damar büzücü, daraltıcı etkisi ile gebede ki tansiyon yükselmesidir. Bu durumda bebeğin beslenmesi üzerine olumsuz etki yapacaktır.
Plasentanın erken ayrılmasıdır. Normal şartlarda doğum eylemi esnasında bebeğin doğumunu takiben plasenta ayrılır. 
 Doğum sonrası bebeğin solunum sıkıntısı olmasıdır. Prematür dediğimiz erken doğan bebeklerde akciğerlerin gelişmemesi sonucu ölümcül olabilen solunum sıkıntısı sigara içilen hamilelikte daha çok gözlenmektedir.
Süt miktarının azalması:Yine lohusalık döneminde sütün C vitamini seviyesinde ve besleyici etkisinin azalmasında rol oynamaktadır




28 Mayıs 2014 Çarşamba

HAMİLELİKTE PANİK ATAK


Uzman doktorlar, çeşitli oranlarda kaygı ve paniğin insan doğasında bulunduğunu ve bunların hayatta kalma içgüdüsüyle bağlantılığı olduğunu belirtiyorlar. Ancak kaygı ve paniğin derecesi yükseldikçe düşünce zinciri bozuluyor ve korku süreklilik kazanarak kişinin hayatını kontrol altına alabiliyor

Hamilelik dönemi kimi anne adayları için sorunsuz geçer, kimileri için bir takım

 rahatsızlıkları beraberinde getirir. Özellikle de fizyolojik ve psikolojik değişimlerin 

yaşandığı bu dönemde, daha karamsar ve sinirli olabilen kadınlar duygusallığı da en üst 

seviyede yaşamaktadırlar. Hamilelikte genetik yatkınlıkla ortaya çıkabilecek nadir 

hastalıklardan biri de panik ataktır.


  1. Kalp çarpıntısı, artan nabız
  2. Nefes alıp vermede zorlanma
  3. Göğüs bölgesinde ağrı, sıkışma hissi
  4. Titreme
  5. Boğuluyormuş gibi hissetme
  6. Bebekte hareketlilik
  7. Terleme
  8. Baş dönmesi, gözlerin kararması, bayılma
  9. Parmak uçlarında uyuşma veya karıncalanma
  10. Kontrolü kaybetme korkusu
Ansızın ortaya çıkan yoğun kaygı, bunaltı, korku ve sıkıntı karışımı nöbetlerdir. Bu 

rahatsızlık, ruhsal

 kaynaklı olan ve kendini oldukça güçlü bedensel belirtilerle gösterebilen bir kaygı

 bozukluğudur.

Dolayısıyla hamilelik döneminde, anne ve bebek için de tehlikeli zeminler oluşturabilir.


Bu durum hamilelerin de karşılaşacağı bir durum olduğundan, bu tip rahatsızlıklarda 

duyarlı olmak önemlidir. 

Ön yargıda bulunmadan, destek vermek, sakin olmak ve anlayışlı davranmak, hasta 

üzerinde daha fazla 

olumlu etki sağlar. Panik atak geçiren kişiye bunun 10 dakika ile 20 dakika arasında 

geçeceğini 

söylemek, bunun yüzünden herhangi bir şey olmayacağını, sakinleşmesi gerektiğini 

söylemek 

ve nefes egzersizi yapmasını sağlamak çok yerinde ve rahatlatıcı bir davranış 

olacaktır.





26 Mayıs 2014 Pazartesi

YENİ DOĞAN BEBEKLERDE UYKU PROBLEMİ



YENİ DOĞAN BEBEKLERDE UYKU PROBLEMİ

Bebekler normal olarak 30 dakika ile 5 saat arasında uyur. Yaşları arttıkça uykuları yoğunlaşır. Yeni doğan bebekler günde 17-18 saat, bir aylık olduklarında günde 16-17 saat, 3-4 aylık olduklarında günde 15 saat kadar uyurlar. 4 aylık bir bebekte uykunun 3/2 si gece gerçekleşir.6. ayda uyku evresi 7 saat kadar sürebilir. Birçok bebek uyku aralarında tekrar uyanır ve tekrar uykuya dalabilir.

Öncelikle bebeğin fiziksel gereksinimlerinin karşılandığından yani karnının tok, altının kuru, ortam ısısının yeterli olup olmadığını anlamalıyız. Bebeğin kısa bir süre sonra tekrar uyuyabileceğini düşünerek aşırı gürültü, ışık gibi uyaranlar vermemeliyiz. Bebeği yatağından uzaklaştırmadan sakinleştirmeye çalışarak bir süre onunla konuşmalıyız.

Uykusuzluk denilen tablo, aslında beynin uyanıklığını sağlayan merkezlerin normalden daha fazla aktif olması sonucu ortaya çıkmaktadır. Beyinde uyanıklığı sağlayan merkezlerin oluşturduğu sempatik aktivitenin uykusuzluk çeken kişilerde daha fazla olarak ortaya çıktığı gözlenmektedir. Çünkü bunların bebeklikten gelişen,uyanıklığı sağlayan hormonları daha aktif durumda bulunmaktadır. Uykusuzluk tedavisi son dönemlerde çok önemli değişiklikler göstermekte, gelecek yıllarda bu hastalığın kökünden çözülmesi için kesin verilere ulaşılabilecektir.








24 Mayıs 2014 Cumartesi


KIZ VE ÇOCUK ARASINDAKİ FARKLILAR

- Çocuklar henüz doğmadan anne karnında kız çocuklarında beynin sol kısmı , erkeklerin ise sağ kısmı gelişmektedir. Bu durum erkeklerin fiziksel akademi aktivitelerinde kızların ise dil ve sosyal gelişimlerinde daha aktif rol oynar

Yeni doğmuş erkek bebekler kızlara oranla daha toplu ve uzun olurlar. Bu durum onların daha geç oturmasını sağlar... Kız çocuklarında tam aksine daha erken oturduğu ve erkeklerden 3 ay önceden yürümeye başladıkları görülmüştür. Erkek çocukların daha kolay hastalanabilmekte ve bu özellikleri hayat boyu devam etmektedir.

Okul öncesi dönemde dikkat çeken özelliklerden biri de kız ve erkek çocukların kendi cinsleriyle oynamayı tercih edip karşı cinsle çok fazla etkileşimleri aktif olmamaktadır

Erkek çocukları fiziksel aktivite oyunlarını kızlara nazaran enerjileri daha hızlı olduğundan bu enerjiyi koşarak veya daha yorucu oyunlarla ilgilenirken kızlarda tam aksine resim çizme , şarkı söyleme onlar için yeterli olmaktadır , bu durum çocuklarda %80 olarak görülmektedir.

Büyümelerinde duygusal, sosyal, bilişsel, çeşitli yönlerinde kızlar erkeklerden daha erken gelişirler, aradaki mesafe gittikçe büyüyerek ileriki yaşlara kadar devam eder. Ergenlikten sonra bu fark yavaş yavaş azalır.


Biz annelere göre çocuklarımızın sağlığı en önemlisidir.. kız erkek farketmez.. 
İyiki Varlar..
İyiki Varız..

:)

                                                  www.cocugunvarsa.com










23 Mayıs 2014 Cuma



ÇOCUĞUM YEMİYOR DİYE ÜZÜLMEYİN

Çocuklarında yemek problemi yaşayan; 'çocuğuma yemek yediremiyorum' düşüncesiyle ne yapacaklarını bilemeyen ve çoğu zaman hata yapan aileler bu konuda çok dikkatli davranmalılar. Doğru olduğunu düşündükleri birçok hatalı davranışta bulunarak yemek yemeyi , çocukları için sıkıntılı  hale dönüştürebilirler.

İştahı olmayan çocuk, anne ve çocuk için en büyük sıkıntılardan biridir. Beslenme alışkanlığı küçük yaşlarda oluşuyor ve tüm hayat boyunca sürüyor.Dikkat çekmek isteyen , kıskanç , annesine kapris yapan ve hasta çocuğun önce iştahı kesilir ve yemek yemez.


Aileler yemek için çocukları zorlamamalı. Çocuklar her gün aynı iştahla yemek yemeyebilir. Sebze yemeyen, onun yerine köfte yiyen çocuk için anne yaratıcılığını kullanmalı. Sebzeli köfte yapabilir yada sebzeleri süsleyerek zevkli hale getirilebilir. Süt içmeyen, yumurta yemeyen çocuğa krep yapılabilir. Bu noktada annenin yaratıcı olması gerekli. Ayrıca genetik faktörleri unutmamak gerekir. Anne ya da baba iştahsız ve zayıf bir çocukluk geçirmişse bunları göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.


Doğru olan aslında çocuğun damak tadına uygun olanı yemesidir. Bizlerle sofraya oturmaya  başlandıktan sonra görüntü ve tat olarak cazip olan ve çocuğun tercih ettiği tatlı ya da tuzlu olan gıdaları çocuk iştahla yer. Ama bazı çocuklar bulamaç yemekleri sever, hepsini karıştırıp yemeyi, bazıları ayrı ayrı yemeyi sever. Her çocuk farklıdır. Anne çocuğunu iyi tanımalı ve ona göre davranmalı.


Yemek öncesi kesinlikle su vermeyin.Su iştah kesecektir.
Yemek aralarında abur cubur vermeyin.Mutlaka ailece masada yemek yiyin. Çocuk küçük dahi olsa hatta bebek ise eline havuç verilebilir, ekmek parçası verilebilir. Onlara masada hep birlikte oturmanın önemini hissettirmelisiniz.
Çocuğun yiyebileceği kadar miktar tabağına konmalıdır. Fazlası için çocuk zorlanmamalıdır.
Yemekte oyunlar oynayarak bu durumu eğlenceli hale getirebilirsiniz.

www.cocugunvarsa.com




22 Mayıs 2014 Perşembe



ÇOCUĞUNUZ HAKKINDA DOĞRU BİLDİĞİNİZ YANLIŞLAR


  • Ebeyinlerin tepkileri bebeklerin beyin gelişimini etkiliyor: Bebek beyni, gelişimin sürecinde ebeveyinlerin tepkilerini kullanacak şekilde oluşmuştur. Doktorlar, anne-babaların bebeğin ihtiyaçlarına hemen cevap vererek beyin gelişimini destekleyebileceklerini savunuyor.
  • Güler yüz ve sesler önemlidir: Bebekler anne-babalarının yüz ifadelerini taklit ederken, bu onların duygu oluşumuna da katkıda bulunur.
  • Bebek beyni oldukça hızla gelişim gösterir: Bir yaşında yetişkin bireylerin beyin ölçüsünün %70'ine ulaşır. Anaokulu vakti geldiğinde, beyin tam ölçüsüne ulaşmıştır. Ancak beyin gelişimi 20'li yaşların ortasına dek devam eder
  •  Bebek beyinleri yetişkin beyinlerine oranla çok daha fazla bağlantı vardır. Sonuç olarak, bebeklerin gerçeklik algısı, yetişkinlere göre çok daha dağınıktır , toparlaması güç olacak derecede.
  • Bebek konuşması öğrenmeye işaret ediyor: Bebekler anlık olarak odaklanırlar ve odaklandıklarında, dikkat çekmek için ses çıkarırlar 
  • Aşırı ilgi göstermek bebeği olumsuz etkileyebilir: Bebeklerin her tepkilerine karşılık verilmesi, onların sıkılmasına ve ilgisini kaybetmesine neden olur. 
  • Eğitici DVD'ler, vs. herzaman etkili değil: araştırmalar bebeğin dil gelişimi için sosyal etkileşimin gerekli olduğunu kanıtlamıştır. Bebeğinizin gelişimini hızlandırmak için DVD'leri bir kenara atın ve onunla oyun oynayın! 
  • Bebeklerin de beyni yorulabilir: Bebeklerin sosyal iletişime ihtiyacı olduğu , onların sürekli gıdıklanıp uyarılmasını gerektirmez. Bebeklerde yorulabilir ve böyle durumlarda ihtiyaçları olan tek şey biraz rahatlatılmaktır.
 Bebekler oldukça güçlükle bizleri duyarlar.Bebeklerin sesleri bizler kadar rahat ayıramadığını göstermiştir. Bu nedenle, sürekli açık olan televizyon ya da radyo, bebeğin duyma kabiliyetini etkileyebilir. 






21 Mayıs 2014 Çarşamba

Riskli gebelikler ve yaz aylarında yaşanabilir sorunlar


Hangi dönemlerde hamilelik daha risklidir ?
İleri yaş gebelikleri (35 yaş üzeri), ikiz ve üçüz gibi çoğul gebelikler, daha önceki gebeliklerde bebek ve anneyi ilgilendiren ve ciddi sağlık riski taşıyan sorunlar (fetal gelişme geriliği, erken doğum, doğumdan sonra ve doğum sırasında bebek ölümleri vb.), annede hipertansiyon, kalp ve böbrek hastalıkları, doğum öncesi kanama, düşük tehlikesi, preeklampsi (gebelik zehirlenmesi), tiroit hastalığı, gebelikte suyun erken gelmesi riskli gebeliği beraberinde getirir. Riskli gebelik durumlarında, bebeği anne karnında veya doğumda kaybetme, doğum anomalisi gibi tehlikeler beklerken; annede ise zehirlenme, rahim içi enfeksiyonları, psikolojik travma gibi önemli durumlar baş gösterebilir.  
Riskli hamileliği olan anneler sıcak yaz aylarında nelere daha fazla dikkat etmeli?
Her annenin gebelik sürecinde kendini aşırı sıcaklardan koruması ve kendine dikkat etmesi gerekir. Ancak, özellikle de riskli gebeliği olan annelerin diğer annelere göre çok daha dikkatli olmasında fayda var. Riskli gebeliği olan annelerin, kendilerinin ve bebeklerinin sağlığı için dikkat etmesi gerekenler:

  • Hamilelikte  sıcağa karşı yeterince duyarlı olan anneler, sıcak ve nemli havalarda daha da zor durumda kalabilir. Bu nedenle, gebelikte önerilen yürüyüşlerin sabah ve akşamüstü saatlerinde yapılmasına dikkat edilmelidir. 
  • Riskli gebeliği olan anneler; uzun süre güneş altında kalmaktan, baş dönmesi riskine karşı yoğun fiziksel aktiviteden, uzun süre ayakta durmaktan kaçınmalıdır. 
  • Vücut ısısını düşürmek ve baygınlık hissini azaltmak için; baş ve boyun bölgelerine ıslak bez ile soğuk kompres uygulanabilir. 
  • Hamilelikte  D vitamini alımı anne ve bebek sağlığı açısından önemlidir. Ancak, güneşten en iyi şekilde faydalanmak için, güneşin en dik geldiği 11 ile 16 saatleri arasında güneşten uzak durulmalıdır. 
  • Gebelikte kilo alımı, ödem, reflü ve uyku sorunları annedeki çarpıntı şikayetlerinin daha baskın olmasına neden olabilir. Aşırı sıcaklar ve beraberinde gelişen tansiyon sorunları da çarpıntı üzerine olumsuz etki eder. Bu nedenle, güneş altında uzun zaman geçirmek kaçınılmasında fayda vardır. 
  • Aşırı yaz  sıcakları nedeniyle uykuya dalmakta zorlanan anneler, daha rahat bir gece uykusu için yatmadan 2-3 saat önce yemeyi kesmelidir. 
  • Hamilelik  sürecinde vücuttaki pigment hormonu yüksek olduğundan, güneş ışınlarının ciltte lekelere neden olma riski yüksektir. Bu nedenle annelerin, gebelik sürecinde yüksek faktörlü güneş koruma kremlerini kullanmaları gerekir.
  • Sıcak Yaz sıcaklarında az yağlı beslenmeye özen gösterilmeli, sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmelidir. Et, süt, yoğurt gibi protein kaynaklarının alımı ihmal edilmemelidir. Sıcaklarla birlikte artan gıda zehirlenmeleri riskine karşı da dikkatli olunmalıdır. 
  • Havuzlarda hijyen açısından daha büyük riskler bulunduğundan, serinlemek için havuz yerine denizi tercih edilmelidir. 
  • Yüzme, yaz aylarında annelerin gebelik sürecinde rahatlamasını sağlayarak, anne ve bebeğin sağlığını korumaya yardımcı olacaktır. Gebelikte suya dalmadan, boy hizasını geçmeyecek derinlikte yüzmek anne sağlığını riske atmaya engel olacağından büyük önem taşır. Annenin yalnız yüzmemesi de, su içinde oluşabilecek kramp ve benzeri durumlar açısından faydalıdır. 
  • Anne adaylarının gebelikte yanlarında özellikle de yaz aylarında ani sıvı kayıpları ve kan şekeri düşüklüğüne karşı, su ve az kalorili kuru yemiş bulundurmaları gerekir. 
  • Yaz aylarında daha sık görülebilen ödemlere karşı, ayakları ve bacakları sık sık yüksekte tutmak önemlidir. Bu anlamda, tuzu azaltmak ve ayağın altına yastık ve benzeri yükseklik koyarak uyumak da faydalı olacaktır. 
  • Özellikle de riskli gebeliği olan anneler, son 3 ayda uzun süreli yolculuğa çıkmaktan kaçınmalıdır. 
  • Yaz gebeliklerinde bol sıvı alımı; kabızlık, idrar yolu enfeksiyonu, düşük riski gibi pek çok sorunu önlemeye yardımcı olacağından önemlidir. 

19 Mayıs 2014 Pazartesi

YAZA GİRERKEN HAMİLELERİN İŞİ ZORLAŞIYOR

Gebelik dönemi hem anne adayı hem de bebek açısından büyük önem taşıyor. 9 ay boyunca vücutta çeşitli değişiklikler olması nedeniyle anne adayları zaman zaman sorunlarla karşılaşabiliyor. Yaz döneminde gebelikte dikkat edilmesi gereken noktalar oluşuyor.

Gebeliğin çeşitli dönemlerinde dikkat edilmesi gerekenler farklılık gösteriyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, yaz aylarında yaşanan gebelik döneminde dikkat edilmesi gerekenleri anlatıyor.

GÜNLÜK YAŞAM
Hamilelik döneminde damarların geçişkenliği arttığı için cilt altında ödem görülür. İstirahat ile kan akışında artış sağlanmış olur. Bu yüzden özellikle çalışan hamilelerin gün içerisinde ayaklarını uzatarak dinlenmesi ödemi azaltıcı bir yöntem olmaktadır. Ağırlaşan vücudun yaptığı baskı nedeniyle ağrıların çok görüldüğü ayakların rahatlatılmasında masaj işe yarayan yöntemlerden biridir. Gebelik döneminde güneşten bilinçli şekilde yararlanmak gerekir. Güneş bir D vitamini kaynağıdır. 
Kemikleri, vücut savunma sistemini ve insan psikolojisi üzerinde olumlu etkileri vardır. Hamileler güneş ışınlarının dik geldiği 11.00–16.00 saatleri arasında dışarı çıkmamalıdır. Bu saatlerde dışarı çıkmak zorunda kalan hamilelere, şapka kullanmaları ve 50 koruma faktörlü bir krem sürmeleri önerilmektedir.

AZ AZ VE SIK SIK YİYİN
Beslenme şekli olarak genellikle protein ağırlıklı beslenmeye dikkat edilmelidir. 
Özellikle karbonhidrattan uzak durulması gerekmektedir. Bu zaten artmış olan gebelik metabolizmasının yaz dönemindeki ısı artışıyla daha da artmasıyla oluşan dengesizliğe karşı etkili olacaktır. Bu dönemi katı, kuru, yağsız gıdalarla geçirmeye çalışın. Gebelik döneminde az az ve sık sık sıvı alınmalı ve yemek yenilmelidir. Böylece bir yandan sıvı açığı engellenir bir yandan da kan şeker düzeyi normal sınırlarda seyrederek hem hipoglisemi hem de hipoglisemi sonucu anne ve bebekte olabilecek zararlar engellenir.

SIVI TÜKETİMİ
Gebelikte beslenme konusunda en önemli nokta uzun süre aç kalınmaması ve sık aralıklarla az miktarda gıda tüketimidir. Sabahları uyandıktan sonra başucunuzda duran galeta veya çubuk krakerleri tüketmeniz mide asidinizi bir miktar alarak sabah bulantılarınızı azaltacaktır. Yaz aylarında ısı ve terleme ile oluşan sıvı kaybı eğer yerine konmazsa bayılmalara neden olabilir. Ortam ısı artışıyla birlikte vücudun sıvı ihtiyacı arttığı için günde en az iki litre sıvı tüketimi önemlidir. Bu sıvı ihtiyacı normal su ile olmakla birlikte diğer sıvı içecek ve gıdalarla da karşılanabilir. Aldığımız bu sıvının kafein, karbondioksit ve yüksek şeker içermemesi de önemli bir ayraç. Sıvı kaynağı olarak beslenmemizde öncelikle suya yer vermemiz gerekir. 

KIZARTMADAN UZAK DURUN
Yaz aylarında bol bulunan meyve ve sebzelerden uygun ve bol şekilde tüketilmelidir. Meyve ve sebzeler vitamin, mineral, lif, su ve bebeğinizin sağlığı için çok iyi olan diğer besin öğeleriyle yüklüdür. Meyve ve sebzelerin sağladığı bu yararlardan faydalanabilmenin en kolay yolu çeşitliliği sağlamaktır. Kalsiyumdan zengin; süt, yoğurt, peynir, proteinden zengin; et, tavuk, balık, yumurta ile beslenilmelidir. Hazmı zor kızartma, aşırı yağlı ve şekerli yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Yaz aylarının vazgeçilmez besini olan dondurmayı seçerken kremayla yapılan dondurmalar yerine taze sütle yapılan dondurmaları tercih etmek daha az katı yağ almamızı sağlar. Şerbetli hamur tatlıları yerine dondurma, yazın bize sunduğu sağlıklı ve nispeten daha düşük enerjili bir seçenektir.